Kategori arşivi: sağlık

metabolik sendromu, metabolik sendromu ne demek, metabolik sendromu etkileri

Metabolik Sendrom Nedir?

Metabolik sendrom, sosyoekonomik şartların iyileşmesi ile birlikte dünya üzerinde artan ciddi sağlık problemlerinden biridir. Çünkü sosyoekonomik şartların iyileşmesi beraberinde bazı hazır, ambalajlanmış, işlenmiş gıdaların tüketimini de artırmıştır. Dolayısıyla insanlar daha hareketsiz ve durağan bir yaşamın parçası haline gelmişlerdir.metabolik sendromu, metabolik sendromu ne demek, metabolik sendromu etkileri

























Bir dizi metabolik sorunun bir araya gelmesi metabolik sendroma neden olmaktadır. Sorunların başında; şeker metabolizması, yağ metabolizması bozuklukları ve kan basıncının yükselmesi gelmektedir. Bunların bir arada oluşu “metabolik sendrom” olarak tanımlanmaktadır. Amerika’da yapılan araştırmalarda bu sendromun görülme sıklığı %21,8 olarak tespit edilmiştir. Ancak yaş ilerledikçe bu oran %43,5’e kadar çıkmaktadır.

Metabolik sendrom durumu genellikle genetik faktörlerden meydana gelmektedir. Eğer kişinin aile öyküsünde; obezite, tansiyon rahatsızlığı, kan değerlerinde dengesizlik, diyabet gibi vakalar varsa metabolik sendrom görülme riski de artmaktadır. Metropol hayatı insanları daha hareketsiz bir yaşama mecbur bırakmaktadır. Bu durum insanların; daha yüksek kalorili besinler almalarına, daha hareketsiz bir yaşam sürmelerine neden olmaktadır. Metabolik sendrom hastalığına yakalanma riski kalp damar hastalarında, şeker hastalarında ve ileri yaşlı bireylerde daha yüksektir.

Metabolik sendrom rahatsızlığının tanısını koymak her zaman kolay olmasa da önceden anlaşılabildiği de olmaktadır. Eğer kişi risk faktörlerine sahipse ve şişmanlamaya doğru bir eğilim söz konusu ise metabolik sendromdan şüphe duyulmalıdır. Metabolik sendromun önlenmesi yaşam biçimindeki değişiklikler ile mümkün olacaktır. Kişi yaşam biçimini daha hareketli hale getirir, düzenli bir beslenme alışkanlığı elde eder ve uyku saatlerine özen gösterirse bu sendroma yakalanma riskini azaltacaktır. Bu sendromdan korunmanın en etkili yollarından birisi de egzersiz yapmaktır. Kişi haftada en az 3 kez egzersiz yaparak kilosunu korumalıdır. Buna ek olarak sigara ve alkol kullanımını da bırakmalıdır.

Metabolik sendrom rahatsızlığına sahip bireylerde bazı rahatsızlıkların görülme olasılığı daha yüksek olacaktır. Örneğin kalp ve damar rahatsızlıklarının görülmesi, metabolik sendromlu bireylerde daha sıktır. Metabolik sendrom ciddi bir rahatsızlıktır. Erken tanısı konulup tedavi edilmediğinde birçok ciddi hastalıklara yol açabilir ve ölümlere kadar gidebilir. Bu nedenle bireyler risk faktörlerini taşıyorsa bir hekime başvurmalarında yarar vardır.

İnflamasyon nedir, İnflamasyon ne demek, İnflamasyon belirtileri

İnflamasyon Nedir? Neden Görülür? Belirtileri Nelerdir?

İnflamasyon halk arasında iltihaplanma olarak bilinen bir rahatsızlıktır. Hemen hemen herkeste meydana gelebilen bir durumdur. Görülme sebebi ise bağışıklık sisteminin vücudu çeşitli hastalıklara karşı korurken oluşturduğu tepkidir. İyileşme süreçlerinin temelinde inflamasyonlar yer alır. Bazen bu rahatsızlığın görülme nedeni ise bağışıklık sistemi hücrelerinin sağlıklı hücrelere karşı antikor üretmesi ve netice itibariyle otoimmun rahatsızlıkların görülmesidir.İnflamasyon nedir, İnflamasyon ne demek, İnflamasyon belirtileri

























İnflamasyonlar 2 farklı türe sahiptir. Birincisi kronik inflamasyonlardır. Kronik İnflamasyon genellikle uzun süreli seyretmektedir. Yavaş gelişir anca ciddi bir iltihaplanma halidir. Herhangi bir yaralanma ile ilgili bağlantısı olmadan da ortaya çıkabilmektedir. Altında yatan neden tedavi edilse bile kronikleşme olasılığı vardır. Bir diğer türü ise akut inflamasyondur. Akut inflamasyon da kronik inflamasyona göre daha kıs sürede gelişir. İltihaplanma süresi genellikle 2 hafta kadardır. Belirtiler hızlı bir şekilde kendini gösterir. Genellikle hastalık ve yaralanmalara bağlı olarak görülür.

İnflamasyon belirtileri genel olarak 5 tanedir. İltihaplanmanın olduğu bölgede genellikle; ağrı, ısı artışı, ödem, işlev kaybı, kızarıklık gibi durumlar görülür. Bunlar haricinde görülen durumlar inflamasyonun bulunduğu bölgeye bağlı olarak gelişebilir ve değişiklik gösterebilir. Kronik inflamasyon durumunda belirtiler daha sinsi ve yavaş ilerler. Başka rahatsızlıkların belirtileri ile karıştırılması muhtemeldir. Örneğin; halsizlik, ağız yaraları, karın ağrısı, göğüs ağrısı, cildin pul pul dökülmesi, ateş gibi durumlar görülebilmektedir. Bu belirtiler orta ya da ağır bir şekilde hissedilebilir. Peki kronik inflamasyon neden olur?

Kronik inflamasyonun görülme sebebi farklılıklar gösterebilir. Akut inflamasyon sonucunda vücudun bağışıklık sisteminin yetersiz kalarak çökmesi kronik inflamasyonun görülme riskini artırabilir. Enzimatik reaksiyon tarafından ortadan kaldırılamayan toksin maddeler vücuttan atılamadığında da kronik inflamasyon görülebilmektedir. Kronik inflamasyonun vücutta birçok etkisi olabilir. Bunların başında; kronik halsizlik, kronik uykusuzluk, vücut ağrıları, eklem ve kas ağrıları, depresyon, kaygı bozukluğu, duygu durum bozuklukları, kabızlık, ishal, reflü, sindirim sisteminin işlev bozukluğu, istemsiz kilo kaybı ya da kilo alımı, sık sık enfeksiyon hastalıklarına yakalanmak gibi durumlar gelmektedir. Hayat tarzı ve beslenme alışkanlıklarında yapılacak düzenlemeler ile kronik inflamasyonun seyri ve etkileri olumlu şekilde yönlendirilebilir.

mizantropi nedir, mizantropi ne demek, mizantropi tedavisi

Mizantropi Nedir?

Tek başına ciddi bir psikolojik rahatsızlık olarak görülmeyen mizantropi, diğer psikolojik rahatsızlıklarla birleştiğinde ciddi sorunlara neden olmaktadır. Peki,Mizantropi nedir? İnsanlardan nefret etmek, kimseyi sevmemek veya kimseye güvenmemek anlamına gelen bir rahatsızlıktır. Bu tür kişiler genel olarak olaylara olumsuz bakar. İnsanlarla iletişime girmekten hiç hoşlanmazlar. Kalabalık yerlerde iç içe olmayı ve iletişim kurmayı istemeyen bireyler, iş hayatı ve meslek hayatında da iletişim kurmanın az olduğu alanları tercih ederler. Mizantropi hastalarının bu durumda asosyal bir yaşam tarzına sahip oldukları görülmektedir. Özgen eksikliği, sevgisizlik ve nefret duyguları ön plana çıkan birey ileriki süreçlerde daha ciddi sorunlar yaşayabilir. Örneğin sürekli başkalarını suçlar ve değersizlik duygusu yaşarlar.mizantropi nedir, mizantropi ne demek, mizantropi tedavisi

























Mizantropi Kimlerde Görülür?

Büyüme sürecinde aileden, anne veya babadan ilgi ve sevgi görmeyen çocuklarda mizantropi görülebilir. Yaşanılan bazı travmalar ve kendisinde olan eksiklikler de bu hastalığın görülme nedenleri arasında sayılmaktadır. Değersizlik hissi yaşayan kişi, yetersizlik duygusu ve özgüven eksikliği ile hayatta başarısızlığa daha yakındır. Neden insanları sevmedikleri sorulduğunda asla yaşadıkları olaydan bahsetmez ve bunun yerine farklı cümleler kurarlar. İnsanları sevmiyorum, çünkü hayvanları daha çok seviyorum cümlesi bu tip hastaların en çok kullandığı cümledir. Bu hastalığın daha çok 0-6 yaş aralığında bu travmaları yaşayan çocuklarda olduğu görülmektedir.

Mizantropi Nasıl Tedavi Edilir?

Bu belirtileri olan çocuk, ergen ve erişkin kişilerin psikolojik tedavi alması gerçekten çok önemlidir. Psikoterapi yöntemi ile kişinin bu düşünceleri yaşamasına nelerin neden olduğu belirlenir ve belli aralıklarda yapılan terapilerle, sorunların çözümlenmesi amaçlanır. Kesinlikle terapi ve tedaviler sonrası kişi hayata daha olumlu bakar ve mutlu bir yaşama adım atar. Kişiler kendilerinin veya sevdiklerinin psikolojik rahatsızlığı olduğunu kabul etmek istemez. Buna ben delimiyim veya benim çocuğum deli mi gözü ile bakabilir. Ancak bu kendinize ve çocuğunuza zarar vermekten başka bir işe yaramaz. Ruhsal rahatsızlıkları da fiziksel rahatsızlıklar gibi düşünmek gerekir. Her hastalıkta olduğu gibi ruhsal hastalıklar da tedavi için gecikmemek son derece önemli. Özellikle çocukluk döneminde fark edildiğinde iyileşme süreci daha kolay olur.

stresle başa çıkma, strese sebep olan durumlardan kaçınma, stres yapan durumlardan uzak kalma

Strese Neden Olan Durumlarla Başa Çıkma

Stres, vücudumuzun iç ve dış uyaranlara otomatik tepkisidir. Fiziksel ve zihinsel uyaranlar endişe verici düzeyde olduğunda, vücut kendini savunmaya geçer ve kendini savunmaya çalışır. Stresli koşullarda meydana gelen değişiklikler bir tehdit olarak algılanır. Her ne kadar vücudumuzun yarattığı strese karşı daha dayanıklı olsak da, daha kırılgan olan insan doğası gereği zihinsel stres kaynakları bize daha fazla zarar verir. Psikolojik stresle başa çıkmak, fiziksel stresle uğraşmaktan çok daha zordur. Olumlu ve olumsuz olarak sınıflandırabileceğimiz stres; Stresle uğraştığınızı fark ettiğinizde, olumlu duygulara yer bırakır. Bu durumda pozitif stres ile oluşur; Sorunlu bir ilişki veya sevilen birinin ölümü gibi durumlarda olumsuz stres ortaya çıkabilir. Hastalıkların %90’ı stresten kaynaklanır. Bu nedenle stresle nasıl başa çıkılacağını öğrenmek gerekir.stresle başa çıkma, strese sebep olan durumlardan kaçınma, stres yapan durumlardan uzak kalma

























Stres kaynaklarını azaltmak

Hayatımızın her anında stresle iç içeyiz. Evde, okulda, işte veya yolda stres yaşayabilirsiniz. Özellikle büyük şehirlerin sakinleri arasında daha fazla stres kaynağı olduğu kanıtlanmıştır. Kendimizi bu hayattan tamamen soyutlayamasak da birkaç değişiklikle stres oluşumunu en aza indirebilirsiniz; Strese neden olan faktörleri belirleyerek başlayabilirsiniz. Nasıl hissettiğinizi ve neden hissettiğinizi bilirseniz bu durumun önüne geçmeniz çok daha kolay olacaktır. Bir stres faktörü stratejisine karar verin. Örneğin sabah kahvaltı yaptığınızda işe geç kalıyorsanız akşam kahvaltısını yapıp yanınıza alabilir ya da yarım saat erken kalkarak stresi önleyebilirsiniz. İş hayatınızda sadece bir konu ile ilgilenmeye çalışın. Aynı anda birçok problemle uğraşmak yerine, bireysel problemlerle daha esnek bir şekilde başa çıkmaya çalışın. Daha pratik bir yöntem olduğunu göreceksiniz.

Günlük planınızı yaparken gerçekçi olmalısınız. Grafikler arasında yarım saat esneme bırakırsanız, gergin olmazsınız. Programınızı 5-10 dakika hareket edebilecek şekilde tasarlamanız daha faydalı olacaktır. Stres seviyenizin arttığını fark ettiğinizde, kesinlikle kendinize biraz zaman ayırmalısınız. Stresli anlarda bir çay veya kahve molası motivasyonunuzu artıracak ve stres etkeninin atılmasına yardımcı olacaktır.

Stresörlerle nasıl başa çıkılır;

Diyet stresli olabilir. Çok aç veya çok tok olduğunuzda kendinizi iyi hissetmediğiniz için stresli olursunuz.

Uyku başka bir stres kaynağıdır. Yeterli uyku ve kaliteli uyku almazsanız, ertesi gün önemli bir stres kaynağı haline gelebilir.

Hayata bakışınız stresli olabilir. Her zaman olumsuz düşünüyorsan, her zaman stresli olacağını bil.

Kendine güven ve zorluklarla başa çıkma yeteneği gibi kişilik özellikleri, vücudunuzun stres durumunu büyük ölçüde etkiler. Sorunların her zaman ortaya çıkabileceğini bilirseniz ve stres yerine çözüm ararsanız, diğer insanlara göre çok daha az stres yaşarsınız.

İnsan ilişkileri başka bir stres kaynağıdır. Bazen yanlış anlamalar, kişisel düşüncenize dayalı yargılar, kendimizi iyi ifade edememe gibi insan ilişkilerinden kaynaklanan bazı sorunlar hayatımızda stres yaratabilir.

Düzenli spor ve egzersiz stres seviyelerini minimumda tutacaktır. Araştırmalar, düzenli egzersiz yapanların kaygı ve stresi azaltabileceğini göstermiştir.

Bitki çayı içmeyi alışkanlık haline getirin. Stresi kontrol altına almak ve gün içinde biraz rahatlamak için bitki çayı içmeyi deneyin.

Stresli zamanlarda psikolojik destek alın. İyi şeyler düşünerek ve iyi şeyler hayal ederek stres seviyenizi kontrol etmeye çalışın.

Sabah mutlaka kahvaltı yapın. Protein ağırlığı ve sağlıklı bir kahvaltı, stresi en aza indirebilmeniz için kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacaktır.

obezite nedir, obezite ne demek, obezite hakkında merak edilenler

Obezite Hakkında Merak Edilen Her Şey

Obezite; aşırı ve yanlış beslenme sonucu oluşan, sağlığa zararlı olabilecek anormal ve aşırı vücut yağ birikimi olarak tanımlanmaktadır. Dünya çapında en hızlı şekilde büyümeye devam eden obezite ile ilgili şu anda devam eden birçok çalışma var. Tüm dünyada elde edilen verilere göre 1995 yılında obez hasta sayısı 200 milyon iken 2000’li yıllarda bu rakam 300 milyona ulaşmıştır. Yoğun iş temposu ve şehir hayatının karmaşası nedeniyle yemeğe çok zaman ayıramıyoruz. Fast food tüm dünyada tercih edildiğinden bu sayı her geçen gün artmaya devam ediyor. Tüm bunların yanı sıra teknik destekle her alanda çalışmalarımızı kolaylaştırarak masada hareketsiz bir yaşam tarzına öncülük ediyoruz. Spor tutkunuz yoksa böyle hareketsiz ve durgun bir yaşam bir süre sonra obeziteye yol açar.obezite nedir, obezite ne demek, obezite hakkında merak edilenler

























Obezite riski ve teşhisi

Obezitenin tanımı, boy ve kilo dengesinin oluşturduğu vücut kitle indeksi olarak kabul edilir. Vücut kitle indeksi, vücut ağırlığının bir kişinin boyunun karesine bölünmesiyle hesaplanır. Sonucun 18-25 aralığındaysa normal, 25-30 aralığındaysa fazla kilolu, 30 ve üzerindeyse obezsin. Sonuç 40’ın üzerinde ise acil müdahale gerektiren morbid obezite sınıfında değerlendirilir ve gerekirse ameliyat yapılır.

Ülkemizde son yıllarda gençlerde daha sık görülmeye başlayan metabolik sendromlar sonucunda insülin duyarlılığı bozulmuş kişilerde obeziteye varan sonuçlar görülmektedir. Bu nedenle yaşı ne olursa olsun herkesin sağlıklı beslenmeye ve spora büyük önem vermesi gerekmektedir. Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri ile aynı oranda görülmeye başlayan 20 yaş üstü kişilerde metabolik hastalıklar, yakın gelecekte bir obezite ülkesi olacağımız sonucunu doğrulamaktadır. İnsanları bu sorun hakkında bilgilendirmemiz ve genç nesillere acilen spor yapmanın önemini aşılamamız gerekiyor. Ayrıca obezitede önemli rol oynayan genetik yapıdan da bahsetmemiz gerekiyor. Normal ve ideal ebeveyn kilolu çocuklarda obezite riski %10 iken, fazla kilolu çocuklarda bu oran %80’e kadar çıkabilmektedir. Hem kendi sağlığımızı hem de çocuklarımızın sağlığını düşünerek ideal kiloda kalmaya özen göstermeliyiz.

Obeziteye neden olan durumlar;

Bilinçsizce ve çok sık aşırı düşük kalorili diyetlere bağlı kalmak,

Hormon seviyelerinde ve metabolizmada olumsuz değişiklikler,

Hareketsiz bir yaşam tarzı ve spor yapmamak,

Yanlış, sağlıksız ve aşırı beslenme,

Genetik faktörler ve psikolojik travma yaşamak,

Kadınlarda sık ve yüksek doğum,

Yaş, cinsiyet, gelir, eğitim düzeyi ve sosyokültürel faktörler,

Düzenli olarak kullanılan bazı ilaçlar

Bebeklik döneminde yetersiz anne sütü alımı,

Aşırı sigara ve alkol tüketimi obeziteye neden olabilir.

Obezitenin neden olduğu diğer sağlık sorunları;

Artan kan yağı ve buna bağlı kolesterol rahatsızlığı,

Hipertansiyon,

2 tip diyabet

karaciğerde aşırı yağ

kardiyovasküler hastalıklar,

ani kalp krizi

Eklemlerin zamanla bozulması ve sağlık sorunları,

Başta uyku apnesi olmak üzere çeşitli uyku sorunları,

Kadınlarda yumurtalık kistleri

Aşırı kilo nedeniyle kadınlarda adet döngüsünün ihlali,

Hormonlar nedeniyle vücutta aşırı kıllanma,

Erkek çocuklarda gömülü penis ve hormonal bozukluklar,

Kişinin zamanla yaşadığı psikolojik sorunlar ve depresyon,

Vücudun direncinin azalmasından kaynaklanan bazı kanserler,

Ciddi kolon tümörleri ve prostat kanseri riskinde artış.

yaşlı ve obezler, obez egzersizleri, yaşlı obez egzersizleri

Yaşlı ve Obez Kişiler İçin Egzersizin Önemi

Bazal metabolizma hızındaki ve fiziksel aktivitedeki azalmalar, yaşlı erişkinlerde obezitenin en belirgin nedenleridir. Dünyaya bir bütün olarak bakıldığında, yaşlı obez hastaların sayısının arttığı görülüyor. Büyüyen bu sorunu önlemek için sağlık uzmanları egzersiz yapmayı öneriyor. Orta şiddette egzersiz programlarına haftada yaklaşık 150 dakika ayırmalısınız. Yüksek yoğunluklu iş yapmak isteyenler için bu süre haftada 75 dakikaya düşürülebilir. Yapılan egzersiz programının zorluk derecesine göre süreyi belirlemek için ideal bir yöntemdir. Daha büyük yaş gruplarında enerji tüketimi, genç insanlara göre %20 oranında azaltılır. Yaşlılarda obezite ve artan yağlanma nedenleri; morbidite, mortalite ve düşük yaşam kalitesi ve beslenmedir. Bu nedenle hareketliliği sürdürürken vücudu kontrol altında tutmak gerekir.yaşlı ve obezler, obez egzersizleri, yaşlı obez egzersizleri

























Uzmanlar tarafından önerilen; Bisiklet, yürüyüş, futbol, ​​​​basketbol, ​​​​voleybol ve tenis gibi fiziksel aktivitelerden sizin için işe yarayan her şeyi yapabilirsiniz. Profesyonel bir sporcu olmanıza gerek olmadığı için bu alternatifleri her zamanki gibi iş olarak düşünmeli, eğlenmeli ve sağlıklı kalmalısınız. Örneğin tenis oynamak istiyorsanız, olası yaralanmaları önlemek için bölgeye özel teknoloji ile tasarlanmış tenis ayakkabılarını tercih etmelisiniz.

Yaşlı obez hastalarda yaşam kalitesi;

Hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi ve kardiyovasküler hastalık gibi obeziteye bağlı sağlık sorunları, hasta büyüdükçe daha kolay gelişebilir. Bu yöne bakıldığında; Yaş grubunun genel sağlık durumu ile karşılaştırıldığında obez hastaların yaşam kalitelerinin sağlıklı yaşıtlarına göre düştüğü belirlendi. Araştırmalar, obez kadınların obez erkeklere göre daha düşük yaşam kalitesine sahip olduğunu göstermektedir. Ayrıca obez kadınların yaşam kalitesinin normal kilolu kadınlara göre daha düşük olduğu gözlemlenmiştir. Yaşlılıkta fiziksel hareketlilik yaşam kalitesini belirleyen temel faktörlerden biridir. 75 yaş ve üzeri kişilerin sadece %10’u arzu edilen aktif yaşamı sürdürür. Hareketsiz bir yaşam tarzı, özellikle yaşlı insanlarda yaygın olan bir yaşam tarzıdır. Pasif yaşam tarzı; Bu, fiziksel aktivitenin düzensiz olduğu veya hiç yapılmadığı bir yaşam tarzıdır.

Yaşlılıkta egzersize yaklaşım nasıl olmalıdır?

Zindeliğinizi ve sağlığınızı korumak için bir programın parçası olarak kullanılan fiziksel aktiviteye egzersiz denir. Yaşamın her aşamasında gerekli olan fiziksel egzersiz ve aktif bir yaşam tarzının ihmal edilmesi, sağlık sorunlarına ve fiziğin estetik açıdan bozulmasına neden olabilir.

İleri yaşlarda yapılacak egzersizlerin bazı nitelikleri olması gerekir;

Yapması çok basit ve zevkli olan egzersizler tercih edilmelidir.

Egzersiz programı düzenli ve sürekli olmalıdır.

Egzersizin sıklığı, yoğunluğu ve süresi yaş grubunuza uygun olmalıdır.

Bireysel istek üzerine egzersiz yoğunluğunu azaltmak,

Egzersiz programı amacına uygun olarak tasarlanmalı,

Spor yapan bir kişinin yaşam tarzını değiştirmek gerekir,

Olası yaralanmaları önlemek için ısınma, esneme ve soğuma hareketleri yapılmalıdır.

Egzersiz güvenli bir ortamda yapılmalı

Program denge, dayanıklılık, esneklik temelinde karmaşık olabilir,

Egzersiz programı oluşturulurken bireysel ihtiyaçlar, yaşam koşulları ve ruh sağlığı da göz önünde bulundurulmalıdır.

Obezitenin yaşlılarda faydalı etkileri nelerdir?

Daha sonraki yaşamda kilo almanın potansiyel faydası, osteoporoz nedeniyle oluşabilecek kırıkları önlemeye yardımcı olmasıdır. Vücut ağırlığı ne kadar büyük olursa, kemik mineral yoğunluğu o kadar yüksek olur. Bu durum, aşırı vücut ağırlığı ile birlikte hormonal değişikliklerin eşlik ettiği kemik uyarıcı etki ile açıklanmaktadır.

Vücut kitlesi yüksek olan kişilerin kemik yoğunluğunun yüksek olduğu, hatta ağırlığı desteklemeye ihtiyaç duymayan kemik yapılarına sahip olduğu bulunmuştur. Ani bir düşme sırasında, obez hastalarda fazla vücudun sağladığı ek yastıklama ve kalçada oluşabilecek kırıklara karşı koruma görevi de görür.

kalsiyum diyeti, kalsiyum diyeti ile sağlıklı kalma, nasıl sağlıklı kalınır

Kalsiyum Diyetini Yakından Tanıyın

Kalsiyum diyeti uygulayarak aç kalmazsınız ve ekmekten süte, yoğurda kadar bol bol yiyebilirsiniz. Aç hissetmeden kilo vermenize yardımcı olabilecek kalsiyum diyeti, yapı olarak vejeteryan diyetine benzer. Geçmişte uyguladığınız diyetlerden çok farklı olan kalsiyum diyeti ile acıkmayacağınız için günün sonunda kendinizi yorgun hissetmeyeceksiniz. Kalsiyum içeriği yüksek olan süt, yoğurt ve peynir düzenli olarak tüketilen besinler arasındadır. Diyetiniz sırasında almanız gereken karbonhidratlar, makarna ve pirinç gibi yüksek yağlı yiyeceklerden değil, sağlıklı olan tam tahıllı ekmeklerden olmalıdır. Vücudun dengesini kaybetmeden enerji alabilmesi için haftada sadece birkaç gün kalsiyum diyeti yapmak gerekir.kalsiyum diyeti, kalsiyum diyeti ile sağlıklı kalma, nasıl sağlıklı kalınır

























Kalsiyum diyeti nasıl yapılır?

Kalsiyum diyetinde; Karbonhidrat için ekmek, protein için süt, peynir ve yoğurt, lif için sebze ve meyveler tüketilir. Kısmen vejetaryen diyetine benzeyen bir kalsiyum diyetinde et ve et ürünlerinden kaçınılmalıdır. Yaşamı uzatan vejetaryen diyete benzer kalsiyum bazlı bir diyet, yemek yemenin en sağlıklı yolu olarak kabul edilir. 22. Avrupa Obezite Kongresi’nde Akdeniz’e kadar tüm diyetler ele alındı, ancak en sağlıklısının vejetaryen beslenme olduğuna karar verildi.

Kalsiyum diyetinin konsantrasyon, beyin fonksiyonu ve hafıza üzerinde olumlu etkisi olduğu için uzun vadede son derece faydalı olduğu kanıtlanmıştır. Kalsiyum diyetinin oldukça sağlıklı olduğu söylenebilir çünkü insan sağlığı için hayati önem taşıyan kalsiyum eksikliği de bazı hastalıkların oluşmasına neden olur.

Vücuttaki Kalsiyum; Kemiklerin yapısını güçlendirir, kolon kanseri riskini azaltır, kardiyovasküler sistemi korur, kilo vermeye yardımcı olur, metabolizmayı hızlandırır, kas aktivitesini düzenler, kanın pıhtılaşması gibi birçok faydalı etkisi vardır.

Kalsiyum içeren gıdalar;

Yumurta: Kemik yoğunluğunu artırmaya yardımcı olan kalsiyumun yanı sıra vitamin ve mineral deposu olan yumurta, günlük olarak yemeniz gereken besinler arasında yer alır. Kalsiyum diyeti ile de yenebilen yumurtalar son derece sağlıklı, doğal besinlerdir.

Ispanak: Çiğ yenmesi gereken ıspanak pişirildiğinde değerini kaybeder. 100 gr taze ıspanak başına 210 mg. Kalsiyum içermesine rağmen piştikten sonra bu değer düşer. Bu nedenle salatalarda çiğ olarak kullanılmasının çok daha sağlıklı olduğunu bilmelisiniz.

Nohut: Kemikleri güçlendiren, iltihaplanma ve enfeksiyonu önleyen, kolesterol seviyelerini düzenleyen ve kalbi koruyan nohut, en sağlıklı baklagillerden biridir. Nohut, kemik hastalığı ve meme kanseri riskini azalttığı için de çok faydalıdır. Kalsiyum oranı yüksek olan nohut ayrıca çinko, protein, magnezyum, selenyum ve demir içerir.

Soğan: Kalsiyum oranı yüksek olan soğan, erken menopozda osteoporoz ve sağlık sorunları riskini de azaltır. Bağ dokularını güçlendiren kükürt içeriğinin yanı sıra soğan, yüksek kalsiyum içeriğinden dolayı kemik yoğunluğunu arttırır.

Balık: Kemik yoğunluğunun korunmasına yardımcı olmak için kalsiyum içeren sardalya, somon, ringa balığı, morina, ton balığı ve hamsi düzenli olarak tüketilmelidir. Erken yaşlanmayı önleyen, enfeksiyonlarla savaşan ve erken tendon hasarını önleyen bir kalsiyum diyeti ile bu balığı rahatlıkla tüketebilirsiniz.

Süt / Süt Ürünleri: Kalsiyum diyetinde emilebilir kalsiyum içeriği yüksek, iyi bir protein kaynağı olan süt ve süt ürünlerini düzenli olarak tüketmeniz gerekir. Probiyotik açısından zengin süt ürünleri, D ve A vitaminleri açısından da yüksek bir değere sahip oldukları için son derece faydalıdır.

İncir: Diğer meyvelerden daha fazla kalsiyum içeren incir çok sağlıklı bir meyvedir. İncirin kalori içeriği göz önüne alındığında günde en fazla 2 adet tüketmeniz gerekir. ŞEKİL 1; 10 gram fruktoz ve 40-50 kalori içerir.

tıbbi muayene yapımı, hangi yaşta hangi muayene yapılmalı, tıbbi muayene yaşları

20-30’lu Yaşlarda Yapılması Gereken Tıbbi Muayeneler

20-30 yaşındasınız – bu, hayati enerjinizin zirvede olduğu ve düşündüğünüz son şeyin sağlık sorunları olduğu zamandır. Ancak bu nedenle sağlık kontrolünden geçmeniz gerekir. Sağlığınızla ilgili bazı temel bilgileri edinmek bile sizi hastalıklardan korumak ve olası sağlık sorunlarından haberdar olmak için önemlidir.tıbbi muayene yapımı, hangi yaşta hangi muayene yapılmalı, tıbbi muayene yaşları

























a) Yüksek tansiyon

Yüksek tansiyon inme, kalp yetmezliği ve kalp hastalığı için en büyük risk faktörüdür ve herhangi bir semptom göstermez. Kalp uzun yıllar yüksek basınçta kan pompalayabilir ve bu da kalp duvarını zayıflatabilir. Yüksek tansiyon da gözlere ve böbreklere zarar verebilir.

b) Yüksek kolesterol ve şeker seviyeleri

Kandaki kolesterol ve/veya şeker miktarı, tip 2 diyabet ve kalp hastalığı geliştirme riskini önemli ölçüde artırır. Sigara ve kötü beslenme gibi sağlıksız davranışlar da özellikle 30’lu yaşlarınızın ikinci yarısındaysanız bu riski artırır.

Fazla kilonuz, polikistik over sendromu, ailede kalp öyküsü veya tip 2 diyabetiniz varsa, kolesterol ve kan şekeri seviyenizi düzenli olarak kontrol etmeniz önerilir.

c) Pap testi ve pelvik egzersizler (Kegel egzersizleri)

Uzmanlar, cinsel deneyimi olan 18 yaş üstü her kadın için Pap smear testi yapılmasını önermektedir. Pap testi, HPV virüsü ile ilişkili rahim ağzı kanserinin oluşumu veya erken evrelerinde tespit edilmesine yardımcı olabilir. Rahim ağzı kanserini önlemenin en kesin yolu elbette HPV aşısıdır.

d) Ağız ve diş bakımı

Dişlerinizi ve ağzınızı sağlıklı tutmak için günde iki kez dişlerinizi fırçalamanız, diş ipi kullanmanız ve şekerli gıda alımınızı sınırlamanız gerekir. Ancak bu önleyici tedbirlerin yanı sıra düzenli diş muayenesi yaptırmak da önemlidir. Sağlıksız dişler, beslenmeyi ve ruh halini ve dolayısıyla tüm vücudu olumsuz etkileyen sonuçlara yol açar. Diş ağrısı veya diş etlerinde kanama varsa diş hekimine danışarak vakit kaybetmemekte fayda var. Ancak yine de diş ağrısı beklemeden kontrollere devam ediyorsunuz.

e) Cilt kanseri

Cilt kanserlerinin yüzde 95’i erken teşhis edildiğinde tedavi edilebiliyor. Açıklanamayan şişlik, morluk, leke ve benzeri durumlarda mümkün olduğunca erken bir zamanda doktora başvurulması önemlidir. Bu gibi durumlarda izlenecek değişiklikler;

Cilt farklılıklarının boyutunda, şeklinde veya renginde değişiklik

Enflamasyon, kaşıntı veya ağrı

Kanama

Dört haftadır iyileşmedi

f) Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların büyük çoğunluğu vücutla temas yoluyla, çiftler arasında veya hamile bir anneden bebeğine sıvı alışverişi yoluyla bulaşır. Cinsel yolla bulaşan birçok enfeksiyon antibiyotiklerle tedavi edilebilmesine rağmen tedavi edilmediği takdirde kısırlık ve kanser gibi sorunlara yol açmaktadır. Erken teşhis ve bir doktor tarafından gözetim, uygun tedavi ve yaşamın sürdürülmesi için esastır. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara yakalanma riski olan kişiler düzenli olarak kontrol edilmelidir. Ayrıca, cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyonunuz varsa, eşinizin de aynı enfeksiyona sahip olma ihtimalinin yüksek olduğunu ve tedavinin önemli olduğunu unutmayın.

g) Testislerin incelenmesi

Erken evrede teşhis edilen testis kanseri, tedavi edilebilirliği yüksek bir kanser türüdür. Her yaştan erkekte görülebilen testis kanseri, testislerde kitle veya şişlik şeklinde kendini gösterir. Doğumda inmemiş testisleri olan veya kısır olan kişilerde görülme sıklığı daha yüksektir. Muhtemel bir yumru, başparmak ve işaret parmağı ile bakıldığında fark edilmesi kolaydır. Böyle bir şişlik veya ağrı hissedilirse vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir.

h) Vücut Kitle İndeksi ve Sağlıklı Ağırlık Değerlendirmesi

Vücut Kitle İndeksi, kilonuzun yaşınıza ve vücut oranlarınıza uygun olup olmadığını değerlendirmek için kullanılan en yaygın ölçümdür. Bununla birlikte, BMI, yüksek performanslı sporcular, çok kaslı insanlar, hamile kadınlar, çocuklar ve yaşlılar için yanlış bir ölçüm olabilir. Aynı zamanda Asyalılar, Aborijinler vb.dir. Menşei insanlar gibi farklı vücut yapılarına sahip insanlar için de farklı şekilde değerlendirilmelidir. Bununla birlikte, bel kalınlığı, olası veya artan sağlık sorunlarının temel bir göstergesi olarak da kabul edilebilir.

spinal füzyon, spinal füzyon cerrahisi, spinal füzyon cerrahisi nedir

Spinal Füzyon Cerrahisi Ne Demek?

Omurga füzyon cerrahisi konusuna geçmeden önce omurlara kısa bir giriş yapmakta fayda var. Omurga “omur” adı verilen kemiklerden oluşur. Her bir omur arasındaki güçlü bağ dokuları bir omuru diğerine bağlar ve disk adı verilen yapılar aralarında yastık görevi görür. Diskler, omurların hareketini sağlar ve insanların boynu bükmesine ve döndürmesine ve sırtını indirmesine izin verir.spinal füzyon, spinal füzyon cerrahisi, spinal füzyon cerrahisi nedir

























Hareketin türü ve miktarı, omurganın farklı bölgelerine göre değişir; servikal (boyun), torasik (göğüs) veya lomber (bel). Servikal omurga, her yöne hareket etmemizi sağlayan çok aktif bir alandır. Torasik omurga, kaburgaların varlığı nedeniyle çok daha serttir ve kalbi ve akciğerleri korumak için tasarlanmıştır. Lomber omurga, daha fazla öne ve arkaya eğilme hareketlerine (fleksiyon ve ekstansiyon) izin verir.

Füzyon nedir?

Aralarında boşluk olmayan bir veya daha fazla omurun birleşmesine füzyon denir. Kaynak kavramı, endüstrideki kaynağa benzer. Ancak spinal füzyon cerrahisi sırasında omurlar iyileşmez. Bir hastadan veya kadavradan alınan kemik greftleri omurganın çevresine yerleştirilir. Kırık iyileşip omurları birbirine bağladıkça, vücut bu greftleri önümüzdeki birkaç ay içinde iyileştirir.

Füzyon ne zaman gereklidir?

Füzyon, kırık bir omurgayı tedavi etmek, omurga deformitelerini (omurga eğriliği, skolyoz veya kaymaları) düzeltmek, ağrılı hareketlerde ağrıyı gidermek için kullanılır; Kararsızlık tedavisinde ve servikal omurganın intervertebral diskinin belirli yer değiştirmelerinin tedavisinde kullanılabilir.  Spinal füzyonun daha az tartışmalı nedenlerinden biri vertebra kırıklarıdır. Tüm omurga kırıkları ameliyat gerektirmese de, özellikle omurilik veya sinir hasarını içeren bazı kırıkların iyileşmesi gerekir.

Bazı omurga deformiteleri (skolyoz gibi) füzyon ile tedavi edilir. Skolyoz, çocuklarda ve ergenlerde görülebilen omurganın S şeklinde bir eğriliğidir. Füzyon, çok büyük eğriler veya ilerleme eğiliminde olan daha küçük eğriler için gerekli olabilir. Bazen kırığın ince çizgisi nedeniyle omurlar birbiri üzerinde kayar. Buna spondilolistezis denir ve füzyon cerrahisi ile tedavi edilebilir. Ameliyat gerektiren servikal omurganın fıtık diski, genellikle fıtıklaşmış diskin çıkarılmasıyla füzyon gerektirir. Bu işlemde genellikle boyun ön kısmından yapılan bir kesi ile disk çıkarılır ve diskin yerine küçük bir kemik parçası veya titanyum kafes yerleştirilir. Diskin çıkarılması genellikle boyun füzyonu ile yapılsa da lomber bölge için durum böyle değildir.

Bazen füzyon, belirgin bir instabilite olmaksızın ağrılı bir spinal durumu tedavi etmek için düşünülebilir. Omurga ağrısının füzyonla başarılı bir şekilde tedavi edilmesinin önündeki en büyük engel, bir hastada ağrının kaynağının tespit edilememesidir. Teoride, ağrılı hareket ağrının kaynağıdır ve omurları kaynaştırarak hareketi ortadan kaldırmak da ağrıyı ortadan kaldıracaktır. Ne yazık ki elimizdeki yöntemlerle hastanın sırtında veya boynunda bulunan birçok karmaşık yapıdan hangisinin ağrının kaynağı olduğunu tam olarak anlamak her zaman mümkün değildir.

Ağrının kaynağını bulmak çok zor olduğu için bel ve boyun ağrılarının tek başına füzyonla tedavisi tartışmalıdır. Bu durumlarda, füzyon genellikle son çare olarak görülür ve ancak diğer konservatif (cerrahi olmayan) önlemler başarısız olduktan sonra düşünülmelidir. Ayrıca son yıllarda hastalıklı bir diskin yerini alan ve yapışma yerine hareketi sağlayan hareketli disk protezleri de alternatif bir tedavi olarak değerlendirilebilir.

Ekzokrin Pankreas Disfonksiyonu

Ekzokrin Pankreas Disfonksiyonu

Hastalıkta veya ameliyatta tekrarlayan dalgalanmaların bir sonucu olarak, pankreas dokusunun fonksiyonel sindirimi için gerekli olan enzimlerin miktarı yeterince azalmayabilir. Böylece sindirilmemiş gıda bileşenleri bağırsaklarda kalır. Bu, emilimini engelleyen şişkinlik ve ishale neden olur. Hayvanlardan elde edilen, saflaştırılan ve işlenen kendi pankreas salgısının bir enzim preparatı yardımıyla bu sorun ortadan kaldırılabilir. İkame tedavisi ile dikkat edilmesi gereken birkaç nokta vardır.Ekzokrin Pankreas Disfonksiyonu

























İlacın yemekle karıştırılabilmesi için yemekle birlikte alınması gerekir. Mide tamamen mevcutsa, asit miktarının genellikle bir asidik sınırlayıcı (örn. pantoprazol veya omeprazol) ile azaltılması gerekir.

Mide asidi genellikle pankreas tarafından üretilen bikarbonat tarafından nötralize edilir. Bu nötralizasyon olmadan, bağırsaklardaki besleyici yulaf lapası asidik kalır. Bu koşullar altında kapsül şeklinde alınan pankreas enzimleri normal şekilde çalışamaz.

Gösterilen tüm ilaçlar eşdeğer değildir; Örneğin. İnce bağırsaktaki enzimlerin konsantrasyonu için granül boyutunun ne kadar önemli olduğu gösterilmiştir. Belirtilen miktarda enzim, kısmen çok geç veya çok erken salınır, bu nedenle bağırsağın istenen kısmında eylem için uygun değildirler.

Kalıcı ishal durumunda ilacı değiştirmeye çalışmalısınız. İlacın dozu çok düşük seçilmemelidir ve yiyeceklerin iyi emilmesi durumunda, daha sonra daha küçük dozlarla yapmayı deneyebilirsiniz.

Yağların güvenli olmayan şekilde emilmesi, genellikle, adından da anlaşılacağı gibi, yağın emilmesini gerektiren yağda çözünen vitaminlerin sağlanmasına müdahale eder. Kandaki vitaminlerin (A, D, E, K) seviyesini belirleyebilirsiniz.

Bu vitaminler normal değilse telafi edilmelidir. Sadece güvenli bir şekilde emilirse tablet şeklinde almak mantıklıdır. Bu, hastalık tablolarının daha sonra ortaya çıkabileceği sakıncaları ortadan kaldırır. Bunlar arasında osteoporoz ve osteomalazi gibi kemik hasarları not edilebilir, ancak optik sinirlerde ve deride değişiklikler de meydana gelebilir.

Pankreas endokrin disfonksiyonu

Ameliyat veya bulaşıcı bir fonksiyon kaybı nedeniyle, insülin üreten hücrelerin sayısı diyabete neden olacak kadar azalmış olabilir. Bazı durumlarda, aynı zamanda pankreas kanserinin erken bir belirtisidir.

İnsülin üretimindeki azalmanın neden olduğu diabetes mellitusta gerçek bir insülin eksikliği vardır ve haplarla tedavi kısa ömürlüdür ve çoğu zaman tamamen etkisizdir.

Prensip olarak, şeker hastalarına birden fazla küçük miktarda yiyecek yemeleri tavsiye edilir. Pankreas cerrahisi geçirenlerde insülin tedavisinde insülin oluşturan hücre komplekslerinin olmaması önemlidir çünkü bu kayıp insüline zıt hormon olan glukagonu oluşturan dokuda da yoktur.

Bu hastalar insülin enjekte edip daha sonra hiçbir şey yemediklerinde, kan şekerinin düşmesi ve kan şekerini yükseltmesi durumunda vücudun savunma mekanizmaları glukagon salgıladığından şeker eksikliği riski daha yüksektir. Bu nedenle pankreası alınan hastaların kan şekeri biraz daha yüksek olacak ve böylece takip muayenesi sırasında diyabet sonuçlarını pratik olarak gözlemleyebileceklerdir.